20 Eylül 2018 Perşembe

Saç Boyası Günlüğüm 4 / Esmer tene Gölgeli Saçlar

Her ne kadar saçıma ombre yaptırmak istesem de , kuaförüm sonucunun pek güzel olmayacağını söyledi ve eğer istersem saçıma gölge yapabileceğini söyledi bende madem gelmişim , kafaya da koymuşum o zaman "tamam"dedim.

26 Mayıs Cumartesi günü , o gün iftara Anneannemler de toplanacaktık bende öncesinden Acıbadem'e geçer saçımı boyatıp oradan da minibüse atlar Anneannemler'e giderim diye düşündüm.


Çok sıcaklara kalmadan evden çıktım iki vesait yaparak Mithat Yalçın Kuaföre gittim.Aslında Ümraniye ile Acıbadem yakın , motosikletle en fazla 15 dakikanı alır , ama ters işte . Acıbadem'e gitmek için iki vesait yapmam gerekiyor.

Saçıma balyajlar atıldı ve sonucunun ne çıkacağını bilmeden beklemeye başladım , saçlarım yıkandı ve de ne göreyimmmm..


Saçım sapsarı =D daha doğrusu o an bana o kadar sarı geldi ki saçım , resmen şoka uğradım , konuşamadım bile =D Alışmamışım ya , kendi rengi (daha sonraları boyattım ama hiç boyatmadan önceki rengi) koyu kestaneydi , yazın denize falan girdikçe biraz açılırdı ama ben ilk defa bu kadar açık bir renk gördüm saçımda resmen ŞOK..!

Saç kesildi , fön falan çekildi daha güzel durdu tabi o ıslak haline göre ama bir türlü alışamadım.
Anneanneme geçtim " Anneeee ben sarı oldum " dedim Annem'de " hayır gayet güzel olmuş " dedi.

Bu da öncesi ve sonrası :)


,

Aradan 1 ay geçti saçım böyle oldu :) 

Ee tabi alıştım da artık ilk zamanlar sarı sarı geziyor gibi hissediyordum kendimi , ama şimdilerde çok rahatım iyi ki yaptırmışım diyorum bir de şey diyorlar , "ifadeni yumuşattı "diye , kimileri de" doğal duruyor bence göze hiç batmıyor" dediler. Valla gerçekten dedikleri gibi hem yüzümde ki ifadeyi de yumuşattı , hem de göze batan bir renk olmadı doğal durdu.

Şimdilerde ki hali :)
Kapalı alanlarda daha koyu duruyor , açık alanda da işte böyle :) Bir de yıkandıkça daha çok açıldı ve saçım üç ay da yine uzadı =D 

Sevdim ama her ne kadar Serhat " bu ne gittikçe daha da sarı oluyorsun bir daha boyatma " dese de ben pek oralı olmuyorum =D Adamın böyle renklere takıntısı var , zaten bir daha boyatır mıyım bilmiyorum ki idare eder şimdilik bu saç beni. 

Sağlıkla , bakımla kalın.
Saygılar..

9 Eylül 2018 Pazar

Sabret , Şükret , Seyret..!

UYARI : BİR İÇ DÖKME YAZISIDIR

Elimde bir sihirli değnek olsa o kadar çok şey değiştirirdim ki .. Hani mankenlerin çıkıp da " barış istiyoruz " demeleri var ya , dalgaya alınacak bir konu oldu ama ne kadar doğru , dünyanın her yerinde barış olsa. Masum insanlar katledilmese , kimse açlıktan ölmese. İnsanlar birbirlerine anlayışlı olsa , siyasi görüş ayrılıkları yaşansa bile her daim saygılı olunsa , kocalar karılarını dövmese ve en kötüsü de öldürmese , küçücük çocuklar tacize,tecavüze uğramasa ve vahşice katledilmese , hayvanlara zulüm edilmese .. Nasıl bir dünyada yaşıyor olduk ki biz ? Ne oldu , ne değişti ? Kıyamet mi yaklaşıyor yoksa insanların artık beyni mi yok ? Allah'tan da mı korkmuyorlar ? Vicdansızlık ve merhametsizlik mi hakim ? 

Kurban bayramının bile önemini bilmeyen insanlar var. Amaç fakiri doyurmaktan ziyade , insanlar kendi yıllık et ihtiyacını karşılar hale gelmiş. Ben her zaman derim , ben istesem bu eti belki her hafta değil ama ayda bir kere de olsa yiyebilirim yani benim ihtiyacım diğer x kişiden daha az bu yüzden onların karnı önce doysun. Ramazanda'da öyle , Ramazan demek açlık demek değil sabır da demek , açlığın sana yol açabileceği sinirlerine engel olmak demek , aç insanların bir kuru ekmeğe muhtaç olduğunu anlamak demek , binlerce kez şükretmek demek. İftar çadırlarında hep yemek yemek istemişimdir, merak etmişimdir ama neden gidip bir kez olsun yemedim biliyor musunuz ? Çünkü benim evimde bir tas çorbam var ama oraya gelecek insanlar ona muhtaç. Ama ne yazık ki benim gibi düşünen insan yok . Haftanın bir kaç günü(durumu çok iyi olmasına rağmen) iftar çadırlarında yemek yiyen insanları bizzat tanıyorum. He olur , akşam trafiğe kalmıştır işten geç çıkmıştır eve yetişemicek durumdadır amenna gidin yiyin afiyet bal şeker olsun , ama zaten durumun iyi hadi bir kere gittin bir kaç kere ne diye gidersin ? Evinde bir tas çorban kaynıyorsa , bırak senden daha aç olan bir insan otursun da yemek yesin değil mi ? Kimse yanlış anlamasın beni , bende istedim hep gitmek ama ben istesem de vicdanım izin vermiyor ..


Bir şarkı var ya hani beterin beteri var haline şükret dostum diye ne kadar doğru. Şükür , her daim şükretmek gerek. Bazı sabahları " yeter artık çalışmak istemiyorum " diye kalkıyorum bazen de " erken yatmaktan erken kalkmaktan sıkıldım , istediğim saatte yatıp istediğim saatte kalkmak istiyorum" , "sıkıldım artık " of puf diyorum sonra ne oluyor " Bencillik yapma Yağmur , haline şükret , binlerce işsiz varken sen çalışmaktan şikayet ediyorsun. Her sabah kalkıp işe hazırlana biliyorsan elin ayağın tutuyor , sağlıklısın demektir. Oflayıp puflayacağına şükret " diyorum yani kendime söylenip sonra da kendime "şükretmediğime"kızıyorum.Ama yok mudur herkesin bir isteği ? Olduğundan daha iyi şartlar altında olmak kim istemez ki ?

Çalışmayan bir insanın iş bulmak istemesi  , çalışan insanların kiradan çıkıp ev sahibi olmak istemesi , ev sahibi olan insanların araba ve yazlık sahibi olmak istemesi ,  hepsi oldu belki bir yat sahibi olmak istemesi veya bir kaç tane daha yatırım yapmak istemesi. Yani zenginin bile derdi var. Neden diğerinin evinde bilmem nereden gelen , bilmem kaç bin dolarlık tablo var da , bizim evde ondan yok , yok onlar Miami'den ev almışlar da bizim neden yok , onların yat'ı daha büyük bizimki neden daha küçük falan filan..Yani herkes olduğundan daha iyi şartlarda olmak ister.


 Ben de mesela İstanbul'da yaşamak istemiyorum Bodrum , Marmaris , Datça , Antalya gibi yerlerde yaşamak istiyorum. Mesela her sabah ve her akşam trafik çekmek istemiyorum. İstanbul'un koşturmacasından uzaklaşıp , robot monoton bir hayat sürmektense daha sakin daha rahat bir hayat sürmek istiyorum. Canım istediğinde denize gidip bir saatte olsa keyif çatmak istiyorum , her gün sabah kalkıp yürüyüş yapmak istiyorum. Gerekirse home office bir işte çalışmak istiyorum.. 

Benim isteklerimin , benim hayal ettiklerimin zengin olmakla alakası yok . Evet illa ki kenarda bir paran olacak ki sen hayallerine kavuşabilesin.En azından bir arsa alacak kendi evini yaptırmaya yetecek kadar veya öyle bir işin olacak ki iyi kazanacaksın kendi evinden ziyade kirada oturacaksın ama yine de gül gibi geçinip gideceksin. Evet bunlar için para şart ama zengin olmakta gerekmiyor. Zengin olmak gibi bir hayalim zaten yok , bir evim olsun diye de , elbette bir evim olsun ki kirada yaşamayayım ama bir evim olacak diye de bir dünya borç altına girip 10 yıl kredi ödeme gibi bir niyetim yok. O borç beni boğar çekilen kredi miktarı düşük olur amenna. Hani 300 bine ev alacaksın geçipte 50 bin verip üzerine 250 bin kredi çekip onu geri 350 olarak ödemeye benim yüreğim kaldırmaz ama mesela sende vardır 200 bin , geriye kalır 100 bin o zaman 10 yıl bile değil 5 yılda bitirmeye çalışırsın , bizde o kadar para zaten yok , bir de bu borç sende olduğu sürece ve ay sonunu zor getirdiğin sürece senin belli yaşam standartlarında bitmiş olacak. Bir sinemaya gitmek , bir akşam yemeğini veya bir sabah kahvaltısını dışarıya çıkıp yemek , günübirlik bir yere kafa dinlemeye gitmeyi istemek ,kişisel bakımlarınızı bile en aza indirmek gibi bir çok şeyi yaparken iki kere değil üç dört kere düşünmek zorunda kalacaksınız. Etrafımda çok örnek var, kimisi çocuğu erteledi , kimisi ikinci çocuktan sonra bile çalışmak zorunda kaldı (çalışmak istememesine rağmen , mecburiyetten) ,kimisi hayalinde ki tatili erteledi ,  kimisi en son eşiyle ne zaman bir akşam yemeğine çıktığını veya ne zaman bir sinemaya gittiğini hatırlayamaz duruma geldi vs daha çok örnek var.

Bizde zaten ev alabilecek kadar , en azından o kadar peşinat verebilecek kadar para yok. Anca aileden destek gerekiyor ki o da ölme eşşeğim ölme..He şu an zaten bir evimiz olsaydı çalışmak veya çalışmamak bana kalırdı. Serhat'ta işsiz olmasına rağmen yine geçinip giderdik çünkü işsizlik aldı çünkü Dj'lik işleri var.Akşam geçip üç çeşit yemek yiyeceğine bir çeşit yersin , gerekirse kahvaltı yaparsın kıt kanaat yine ay sonunu getirirdin ama şu an öyle mi 1300 kira veriyoruz ben çalışmasam nasıl verecektik , hadi Serhatın işsizliğinin üzerine koyup versek ne yiyip ne içecektik , faturalar nasıl ödenecekti ? Böyle durumlarda zaten anlıyorsun "evin" önemini.


Bu kıza ne oldu da böyle bir iç dökme yazısı yazdı diye düşünebilirsiniz bir şey olduğu yok , sorun bir şey olmamasında zaten. Bazen üzülür bazen sevinirsin bu da hayatın bir parçası. En ufak bir isteğin bile olmaz üzülüp içine atarsın , susarsın , öyle olması gerektiğini ve de değişmeyeceğini bilirsin , kabullenmeye çalışırsın .. Geleceğe dair düşünürsün , planlarını yaparsın ama kader sana güler. Hatta çok yakın bir zamanda gerçekleştirmek istediğin planlarını , herhangi bir sebepten bozulduğunu görürsün yada daha zamanı olmadığını düşünüp askıya alırsın. Ucu bucağı yok beklemekten başka. Doğru adımlar , doğru kararlar ve bir de DUA.

Gözlerin dolar hani bazen durduk yere , zaten çok duygusal yapıdasındır , en ufak bir şey de bile ağlarsın , bunların bir açıklaması tıp dilinde vardır illa ki yoksa depresyon da değilim , kendimi bildim bileli duygusalım ama eskiden sadece izlediğim bir dizi , film veya haberlerde gördüğüm bazı haberler canımı acıtırdı duygulanır en fazla gözlerim doları. Şimdi ise duygusal anları bırakın , mesela adam cüzdanını düşürmüş biri bulmuş onu teslim etmiş ya o haberlere bile ağlıyorum. Geçenlerde Hollanda'da futbol sahasına oyuncaklar atıldı , hasta çocukların tedavisi için oynanıyordu maç zaten , onda bile oturdum nasıl ağladım anlatamam.İşin ilginci şu an yazarken bile ağlıyorum.

Şu an diyebileceğim tek şey ;



2 Eylül 2018 Pazar

Eylül mü geldi ? Ne var ne yok peki ?

Bayram da bitti , mesaiye de başlandı , aynı hafta 30 Ağustosta'da izin yaptım şimdi en yakın 29 Ekim var =D ne kadar zamandır bayram tatilini bekliyordum yalan yok, her ne kadar İstanbul'da kalmış olsam da kafa dinledim , yıllık izin kullanmaya gerek kalmadı daha doğrusu sadece bayramdan önce iki gün izin kullandım onda da denize gittim ve hafta içi halletmem gereken işleri hallettim.


Her şer'de bir hayır vardır derler ya , tam da yıllık iznimde (7 Ağustos) bakın balkonuma kimler gelmiş :) Anne kedi ve yavrusu Şanslı. İsmini şanslı koyduk :) Ama şanslının ömrü kısa sürdü , hayır ölmedi ama nereye gitti bilmiyorum :( İki hafta anne-yavru durdu. Sonra bir gün bir sabah kalktım baktım ki ikisi de yok , tam da bayram zamanındaydı çok üzüldüm gelirler diye düşündüm gelmedi. Yavru yok , ama anne kedi her akşam benim eve geldiğim zaman geliyor, ona yemek veriyorum yiyor ve gidiyor :(


Gitmeden önce ki son gün çekmiştim bu fotoğrafı baksanıza şunun tatlılığına . 

 Onlara marketten koli almıştım , sosislerle etlerle besliyordum , her sabah sırf 10 dakika erken kalkıp yemek hazırlıyordum ama yok işte gitti :( Annesi alıp bir yere götürdü herhalde ve bir daha da geri getirmedi. Şanslı , çamaşır asarken yanıma geliyordu , yeni yeni yürümeye başlamıştı. En çokta şöyle doya doya sevemedim ya o içime oturdu :( Çünkü yaklaşınca anne hırlıyordu gerçi ilk zamanlar hep hırlıyordu sonra alışmıştı o kadar çok hırlamıyordu ama ben yinede cesaret edemiyordum annesi tırmalar diye.. Neyse ne yapalım Anne bana geldiği sürece ben onu beslemeye devam edeceğim.


11 Ağustos Cumartesi günü , şimdi çalıştığım yerde ki arkadaşım Eda'nın Fatih Akgün Hotel'de kına gecesi oldu. O gün Serhat'ın'da Beşiktaş'ta DJ'lik işi vardı onla birlikte motorla gittim. Beşiktaştan da direkt otobüse bindim önünde indim , dönerken ise üç vesait yaptım yer altından hiç çıkmadım =D Metroyla Yeni kapı , oradan Marmaray , oradan da yine Metro yaparak Ümraniye'ye geldim 1 saat bile olmadan evime gelmiştim.Bu arada Marmaray'a da ilk defa bindim =D

Ben - Çağla - Eda - Dilek-Özge

Fotoğrafta 32 dişi göstermişim , çok kötü gülmüşüm ya ama hep beraber doğru düzgün fotoğrafımız buydu :)

Havuz başının olduğu kattaydı kına gecesi , insanın baktıkça havuza giresi geliyordu :) Organizasyon şirketiyle anlaşmıştı bir değil iki dansöz çıkmıştı valla ben çok beğendim. Hem Edoşum çok güzeldi , hem de kına gecesi. 



Bayramdan önce ki cuma günü , son gün diye ayrı bir mutluydum . Bir gün öncesinden saçlarımı örmüştüm uzun saçta ayrı güzel duruyor bu tost modeli ama değişiklik işte ..Sürekli açık bırakmak veya yarım toplamaktan sıkılıyorum. Tamamen toplama gibi bir alışkanlığım olmadığı için değişiklik yapmayı seviyorum :)

Saçımı da boyatmıştım onunla ilgili yazacağım post var ama burada bile belli oluyor rengi :)


Bir tebrik alırım :)

9 günlük tatilde bayram ziyaretlerini bitirdikten sonra , evde boş zamanım oldukça fazlaydı bende önceki senelerin açıköğretim puanlarına bakıyordum evet 150 alsan 2 yıllık 170 alsan 4 yıllık seçebiliyordun ben hayli hayli bu puanların üstünde aldım ama çocuk gelişimi puanlarına baktığımda o kadar yüksekti ki dedim ki ben kesin giremicem. İlk tercihim Anadolu Üniversitesi Çocuk gelişimi, ikinci tercihim Atatürk Üniversitesi Çocuk gelişimi oldu. Hani çocuk gelişimi olmasa da Adalet tercih etmiştim , daha sonraları Halkla ilişkiler , Tıbbı Dökümantasyon ve Sekreterlik diye yazdım da yazdım. Neyse önceki senelerin puanlarına baktığımda kesin çocuk gelişimi ve adalete giremicem dedim o kadar moralim bozuktu ki ben emindim çocuk gelişimi gelir diye. O puanları görünce umutlarım suya düştü kesin Halkla ilişkiler gelecek hemde 4 yıllık dedim. Evet güzel bölüm , ama insan sevdiği bölümü okumak istiyor. Daha önce bankacılık ve sigorta seçtim okumadım , sevemedim çünkü çok fazla sayısal var ve ben sözel mezunuyum zaten sayısalla aram iyi olsa o zaman iktisat falan okurdum.Aöf'ten değil normal bir üniversite tercih ederdim beni her zaman yakan matematik oldu KPSS'de bile..

31 Ağustos gecesi açıklanacak diye uyumadım , ösym'nin sitesini önceden açtım şifremi girdim 00:00 olduğu zaman o kadar yavaşladı ki sistem açılmıyor ben kendi telefonumdan Serhat kendi telefonundan , bir yandan tabletten giriş yapıyoruz olmuyor. Serhat'ta oyun oynamak için bilgisayarı , televizyona bağlamıştı. Neyse kısa bir yol bulduk oradan girdik bende koltukta oturuyorum gözümde pek uzağı seçmiyor , Serhat girdi Çocuk gelişimin Ç'sini görünce bir çığlık attım , tepinmeye başladım Allahtan alt katım boş =D Gittim önce televizyona sarıldım sonra Serhat'a. Hani beni o an Serhat video'ya çekip , internete koysa bayağı tıklanma alırdım o derece =D hemen bizimkilere haber verdim ve benim o gün uyumam 1:30 oldu 5 saatlik uykuyla işe gittim , bütün günde baş ağrısı çektim ama değdi. İlk tercihim olmasa da ikinciye girdim önemli olan Çocuk gelişimine girmekti. Çok şükür Rabbime..!

Allah herkesin gönlüne göre versin inşallah.

Share