30 Eylül 2014 Salı

Boon Cafe & Restaurant - Çengelköy


Boon Cafe & Restaurant Çengelköy'ün En yeni ve eminim En trend yeri de oldu..
.
Çengelköy'de gitmediğim yer çok azdır..Bir gün Erbap Cafe'de otururken şöyle bir aşağı baktım ne göreyim. Denizin hemen üstünde, iskelenin üzerine dizilmiş beyaz sandalyeler ve siyah küçük şık bir masa ' gelin burada oturun diye ' bize gülümsüyordu :) "Neresi burası Aşkım bir gün gidelim keşfedelim " dedim..
Sevgiliyle Çengelköy'e indiğimiz bir gün baktık etrafa ama cafe'nin girişini bulamadık."Allah Allah  demek ki daha açılışı yapılmamış aşkım" dedim sonra da Durak Büfe'ye gittik.Sohbet muhabbet ederken aşağı baktım anamm ne göreyim aynı yer tekrar bize gülümsüyordu.Yok arkadaş ben oraya gidecektim kafama koydum ama girişini bulamıyorduk. Çok tuhaf. değil mi ?  Erbap Cafenin sağında Durak Büfenin solunda tam arada kalıyordu ama neredeydi ? Hani durum böyle olunca tam orta da  bir yer ararsınız ama buranın bir ortası yok :) Sonradan gördük ki girişi Durak Büfenin solundan yani Deniz Yıldızının olduğu yerden :) Ortada falan değil , hatta bu dediğimiz yerlerin en sonunda =D Biraz karışık anlattım ama bu tarafı bilenler anlamıştır.


16 Eylül Salı günü.. Sevgili iş çıkışında beni Motor'la aldı :) Evet , evet doğru duydunuz ! Ehliyet işi de tamam olunca Sevgili Motor aldı .. Çok tatlı , beyaz , şeker mi şeker bir motorumuz oldu artık..Başka zaman Motor'umuzun fotoğrafını da paylaşıcam..
Motor biraz tehlikeli..Biliyorum.Ama biz elimizden geldiğince dikkatli olmaya gayret ediyoruz. Kaskımızı takıyoruz, hız yapmıyoruz, sağa sola makaslar atmıyoruz..Canımızı sokakta bulmadık..Allah kaza bela vermesin..! Amin..


Motor'u hemen Cafe'nin önüne park ettik ve içeri geçtik. İçerisinin harika bir dekorasyonu var ve çokta büyük. Doğumgünü v.s. gibi kutlamalar için ideal bir yer benden söylemesi. Hazır benim doğum günümde yaklaşıyor Sevgili duy duy =P
Şık bir Cafe & Restaurant yapmaya çalışmışlar ve açıkcası başarmışlarda.. Biz hemen sağ 'a doğru dönüp dışarı çıktık. Dışarısının manzarası Boğaz manzaralıydı..tam iskelenin oradan rahatlıkla manzaranın ve denizin o müthiş sesini duyabilirsiniz. Fakat dolu olduğundan biz daha arka taraflara oturduk..


Sevgilim Latte ben ise Türk Kahvesi söyledim. Siparişlerimiz hızlı bir şekilde alındı.Garsonların el çabukluğu iyiydi fakat yaşadığımız bir sorun oldu onu da paylaşmak isterim..
Deniz kısmı yani iskelenin üstünde oturmanız için rezervasyon gibi işlem yapıyorlarmış bizim bilgimiz yok. Bir masa boşaldı biz garsona söyledik " geçebilirsiniz " dedi. Çantamı, motor kasklarını aldık ilerlemeye başladık ki arkadan bir hanımefendi " fakat biz sıradaydık burada bir masanın boşalmasını bekliyorduk " dedi. Ben muhattap olmadım çünkü biraz kavgacı ruhlu olduğum için Serhat'ım " garson 'a söyleyerek geldik siz bekliyorsanız tamam biz yerimize geçelim " dedi tekrar yerimize geçtik. Benim moral hafif düştü ama Serhat'ım bildiğiniz ateş küpüydü :) Ben konuşmuyordum.Konuşsam biliyorum ateş püskürecekti. 
Tam o sırada siparişlerimiz geldi. 
Sunum güzel , Türk Kahvesi ve Lokum'un tadı da bir harika. Fakat bizim biraz önce başımıza gelenler yüzünden ister istemez keyif alamıyorduk..

           
                   " O tarafta bir masa boşaldı sizi isterseniz oraya alabiliriz "dedi bir beyfendi. Hani Garson değildi fakat sahibi gibi de durmuyordu :) Büyük olasılık Şef Garson gibi birşeydi bilemiyorum..Serhat " yok siz başkasını alabilirsiniz biz ilk defa geldik hatta ilk ve son olacak" dedi. Beyfendi " Efendim ne oldu bir sıkıntı mı oldu " dedi. Serhat'ım durumu anlattı. Beyfendi " Haklısınız efendim garson arkadaşımız bilmiyor olabilir. Tekrar kusura bakmayın " dedi gitti.Üzerinden az bir zaman geçtikten sonra bakın ne geldi :) Benim en bir Sevdiğim tatlıların başında gelir : Cheescake :)  Ucu biraz gitmiş gibi duruyor ya şey ben fotoğrafını çekmeden önce bir tadına baktım da o yüzden :) Beyfendi " Kusura bakmayın tekrardan efendim " dedi. Ayy bende sanki bu anı bekliyor gibiydim biliyor musunuz.Sevgili sevmiyor sadece birazcık tadına baktı ama ben neredeyse hepsini yedim bir de diyorum ki " Aşkım adam diyecek ki , kızında yiyesi varmış " :)

                 Hesabı istedik .. Türk Kahvesi ve Latte : 13 TL tuttu. Böyle bir manzara da , böyle şık bir yerde fiyatların çokta ucuz olmasını bekleyemeyiz. Ortalama desek yeridir :) Fakat şunu belirtmek istiyorum ki ; Müşteri Memnuniyeti onlar için bir haylice fazla.Başka bir yer olsa umursamaz ama adamlar umursuyor. Bu benim için çok daha fazla önemli.. Tekrar gider misin ? diye sorarsanız elbette giderim sonuçta o an garson'un aklından çıkmış olabilir veya o garson'un haberi olmayabilir..Bu yüzden benim size tek önerim ; olur da gitmek isterseniz önceden ya arayın rezervasyon yaptırın veya oraya gittiğiniz de garson'a söyleyin sizi sıraya alsın. Böyle bizim gibi sazan gibi atlayıpta ortada kalmayın :)

                                                          Sevgiler..

29 Eylül 2014 Pazartesi

Kadıköy Eysan Otel 'de Kına Gecesi

11 Eylül Perşembe günü..Sevgili Burcu'nun Kadıköy Eysan Otel'de ki kınasına davetliydim..
Damadımız Ahmet'i de tanıyordum Gelin kızımız Burcu'yu da :) Ahmetle aynı iş yerindeydik hatta Allah razı olsun sabahları Acıbadem'de oturduğum zamanlarda beni alır beraber şirkete gelirdik .. Burcu'yu da yine aynı şirketten Hande arkadaşımız sayesinde tanıyordum.. Zaten ne olduysa Hande'nin doğumgününde oldu :) 30 Nisan 2011'de şirket arkadaşlarıyla beraber Hande'nin Kadıköy'de doğum gününü kutlayacaktık ve biz o gün Serhat'ın bir " Yağmur " mesajıyla konuşmaya başladık :) 1 sene sonra 30 Nisan 2012'de Ahmet ve Burcu yine Hande'nin doğum gününde tanıştılar , çıkmaya başladılar ve şimdi de Evliler..Ne mübarek bir gün :)


Serhat ve Ahmette birbirlerini tanıdıkları için , Ahmet'in ricası üzerine Serhat'ım DJ'liği üstlenmiş oldu..Bu beni rahatlatmıştı en azından Sevgilim çalacak ben oynayacaktım. Malum Ahmet, Burcu ve Hande 'den başka kimseyi de tanımıyordum.. En azından onların koşturmacaları olduğunda ben Sevgilimin yanında rahatlıkla oturabilecektim..


DJ Serhat ve Dj Yağmur :)


Sevgilim önceden gitti ve tesisatı kurdu. 18.30'da bende işten çıktım servise binip Kadıköy'de indim..Kına'nın Kadıköy gibi merkezi bir yer de olması eminim ki tüm misafirlere kolaylık sağlamıştır.Kadıköy'den hemen hemen her yere araç bulmak kolaydır bu yüzden bende dönüşü hiç sorun etmiyordum..Gerçi Sevgili de yanımda olacağından gecenin sonuna kadar onunla olacaktım :)

Burcu & Ahmet  ( hemen soldalar )

Kılık kıyafetime gelince ; Sade bir görünümüm vardı. Siyan İspanyol paça pantolon , Siyah Ceket , Mavi Beyaz çizgili Gömlek ve çıkışta giydiğim topuklu ayakkabılar :) Çalışmasam en azından güzel bir elbise veya şık bir etek giyerdim ama maalesef çalışıyordum ve özel aracımız olmadığı için ( ayrıca tek başıma olduğum için) bunları giymekle yetindim..


O günde aksilik ya Kadıköy'de o kadar çok trafik vardı ki artık dayanamadım indim yürümeye başladım. Sevgilim beni aldı ve beraber otelin teras katına çıktık..Burcu'yu ve Hande'yi öptüm sonra Sevgilinin yanına geçtim..

Yukarıda ki manzaraya bakar mısınız ?İstanbul ayaklarınız altında.. Otel konum olarak çok güzel bir yerde.. Cıvıl cıvıl bir Kadıköy, herkesin işten dönüş telaşı , sahil , deniz , vapur ve Haydarpaşa Tren Garı.. 



Sevgilimin Candan Erçetin'den " Vay Benim Halime " şarkısını çalması üzerine kenarda olan bütün bayanların çığlıklar arasında sahneye geçmesi bir oldu :) Bende anlamadım bir anda herkes toparlanınca " oynayacakları varmış " dedim bende atladım sahneye :) Eh ben biraz kenardan kenardan eşlik etsemde yine de çok eğleniyordum. Benim Sevgilim neymiş ! böyle dedim :) Daha önceden düğün yaptığı yerlere gittim ama Kına olunca bir farklı coşturuyor insanı..
Bir ahhh ahh çekiyorum.. Bir düşünün Sevgiliniz veya Eşiniz hem güzel , hem şık hemde mini mini giymiş bayanların içinde =(  Bazen düşününce , " of " diyorum , kendi kendime kızıyorum ama sonra da " ne yapayım bu onun işi " diyorum :) 


Sevgili bizi bir coşturuyor pir çoşturuyor yani :) Çifte telli ( hiç beceremem ama ) , Misket  , Damat Halayı v.s. bayağı bayağı güzel geçiyordu. Herkes eğleniyordu kimse yerinde durmuyordu.. Sevgilim diye söylemiyorum ama gerçekten bu konuda çok başarılı-ki kına sonrasında herkes çok beğendiğini çok eğlendirdiğini söyledi-İstanbul çevresindeyseniz ve DJ arıyorsanız bana bilgi verin ben Sevgiliye yönlendiririm sizi. Bu da bir dip not olsun istedim :))

        Bu sırada yine aynı şirketten arkadaşım Tuğba geldi.Bu sefer yine hep beraber kopmaya başladık derken işte o an geldi. Kına'nın yakılacağı an..

       Bu anlar beni çok duygulandırır.. Ağlamasam bile ister istemez yine de gözlerim dolar..


              Burcu Beyaz Kaftanını giydi ve sahneye çıktı.Biz de arkasından ilerlemeye başladık o sırada Serhat'ım  "Yüksek Yüksek tepelere " çaldı ayy görmeniz lazım etrafımda o kadar çok ağlayan vardı ki..Ben de utanmasam ağlayacaktım..Serhat o kadar ağlaşmanın üzerine bir de " Kınayı getir Aney"çalmaz mı :) Burcu'da dahil , ağlamayanlarda ağladı :) Bende gözlerim dolu dolu fotoğraf çekmekle uğraşıyordum.. Burcu'nun etrafı o kadar kalabalıktı ki araya sıkışmak hiç kolay olmadı :) Baktık ağlamalar fazlalaşıyordu Serhat'ım oynak bir şarkı çaldı herkes sustu dans etmeye başladı :)

              Sevgili ortaya karışık bir mix yaptı ardından Mezdeke çaldı.. Ooo beni durdurabilene aşk olsun. Valla tanımıyordum ama bir bayanla sürekli oynadık :)

               Gecenin sonuna doğru ayakta duracak halim kalmamıştı :) Sevgili en son " Bu şarkı kalbimin tek sahibine " yi çaldı ve günü bitirdi.
           
              Düğünlerine gidemedik ama en azından Kına'da beraber olduk..
         
              Darısı tüm bekarların ve bekleyenlerimizin başına..Amin ! =)

                                                          Saygılar..
               

23 Eylül 2014 Salı

Arsuz Tatili Part 5 / Son Part


Tatilin bitmesine 3 gün kalmıştı pek bir üzülüyordum ..Ne kadar çabuk geçti ki bu tatil ?

28 Ağustos Perşembe günü.. Sabah kalktığımızda Ada, Emre ve Serhatın bir gün önce ki deniz faciasından sonra (üşüdüklerinden) hastalandığını farkettik.. Hepsi tıkır tıkır hapşırıyordu o kadar soğuğu yememe rağmen ben sadece hafif bir boğaz ağrısı çektim o kadar..Eh olacak iş değildi tatilin bitmesine kalmış son 3 gün bizimkiler hasta :( Allahtan Serhat halsiz değildi de yine denize gittik.Çok durmadık 2 saat ya durduk ya durmadık.




Eee tatil mangalsız olur mu ? Olmaz . Köftelerimiz ve tavuklarımız mangalda ki yerlerini aldı :)

Hamarat ben iş başında :) 

Mangal'ın o kokusu o kadar hoşuma gidiyor ki hani yemek yemesemde olur diyorum :)
 Nar ekşili salata, ketçap mayonez ve içecekler sofra da yerini aldı.Köftelerimiz hazırdı tavukların pişmesini bekliyorduk..

Tavuklar da pişti tam masaya oturuyorduk ki ne oldu dersiniz ? :) Elektrik gitti.!! Bakmayın şimdi böyle güldüğüme , sinirden gülüyorum.Seneye gidersem umarım böyle sıkıntı yaşamam ..!!
Bari kesilecekse yemekten sonra kesilseydi dimi ya..! 
Yukarıda ki fotoğraf tamamen karanlık bir ortamda çekildi . Ciddiyim :) Ortam da bulunan ışık bir kaç iphone kullananların flaşları ve küçük ufak çaplı bir ışıldak. Onlarında pek bir faydası olduğunu söyleyemem..Profesyonel makine olduğundan ve flaşının da kuvvetli olmasından dolayı ortaya böyle bir fotoğraf çıktı :) Allahtan fotoğraf bayağı bir aydınlık çıkmışta , o günün anısına , cümbür cemaat bir fotoğrafımız olmuş oldu.


Güzel güzel yemeklerimizi yedik karanlıkta olsa keyfini çıkardık yemek bitti elektrik geldi :) Bizim yemek yememizi beklemiş mübarek :)
 Serhat'ım halsizleşti bir de yemek öncesinde nane limon kaynatmıştık onu içmişti. Yemeği yedikten sonra uykuda bastırdı ve " ben biraz uyuyım " diyerekten yatmaya gitti.Ben de masayı toplamaya yardım ediyordum ki Sibel abla'nın daha 4 aylık oğluşu Eymen geldi.Bu çocuğa bayılıyorum ya hiç mi ağlamaz bir çocuk maşallah maşallah..! Tüm gün uyumamış ben aldım Serhat'ın yattığı odaya götürdüm. Kucağımda bir 5-10 dakika salladım bir yandan da " eee eee eee eee uyusunda büyüsün " diye ninni söylemeye başladım. Onu uyuttum Serhat'ın yanına koydum. Etrafını da yastıklarla kapadım ve odada çıktım . Serhat'a da "Aşkım uyanırsa sallarsın veya söylersin gelirim ben " dedim.
Dışarı çıktım.Türk Kahvemiz olmuştu. Mis mis ya :) Közde kahve dedikleri şey gerçekten 10 numara 5 yıldız birşeymiş.
Sohbetimiz muhabbetimiz koyulaştı derken anaa bir baktım Serhat'ım bebiş kucağında geldi. İkisi de terlemiş " Aşkım çocuklar geldi hep odaya Eymen de onlar geldikçe uyanıyordu bende pış pış yapıyordum uyuyordu "diyordu. Öyle tatlı söylüyordu ki :) " bi de yanımda bebek olunca dönemedim bile yatakta " dedi. Kıyamam ben ya :) 

29 Ağustos Cuma günü.. İşte beklenen gün bugündü :) Bugün Plaj günüydü. Ha bugün ya yarın ha bugün ha yarın diye diye İstanbul'a dönmeden bir gün önce Plaj'a gitme fırsatını bulabildik.


Arsuz Plajı , Arsuz çarşısının bitiminde sağ da kalıyor. Ah bir de orada sahilde ki o müthiş ev yok mu. İki katlı mı üç katlı mı bilemedim ama o kadar güzel ki.Hele bahçesi anlatılamayacak kadar fevkaladenin fevkinde..Kim oturuyorsa mutlu mesut yaşıyordur :) Öyle bir yerde kim oturmak istemez ki ? Acaba neden fotoğrafını çekmedim ki :) Gerçi ben deniz derdine düştüğüm için aklıma fotoğraf çekmek gelmedi.

Ben, Serhat ,Fatoş Teyzem ve Emre gittik.Giriş ücreti kişi başı 15 TL :) Biz 30 TL verdik. Emre'ye zaten almıyorlardı Fatoş Teyzemi de , Elif Teyzem'den dolayı tanıdıklarından sadece ben ve Serhat'tan aldılar. Yani tanıdık bir yer olmasaydı 45 TL vermiştik :)




Arsuz Plajı , gerek denizi , gerek sahili , gerekse yemekleri açısından çok güzel bir yer. Girişi doğruya doğru birazcık pahalı . 15 TL kişi başı olacağına 10 TL olsun tam olsun düşünsenize haftanın 5 günü gitseniz iki kişi 150 TL bayılacaksınız. Ee bir de orada yemek yiyorsunuz.O size 300 TL ye çıkacak :) Neyse kısacası güzel bir yer gitmek isteyenler olursa tavsiye ederim.
Dalga kıran sayesinde deniz size oluyor havuz gibi :) Sıcacık bir deniz ne girseniz üşüyorsunuz ne çıksanız üşüyorsunuz :)


                     2 Tost 2 Hamburger 4 tane de içecek ortaya Patates Kızartması, toplam 50 TL veriyoruz :)


Sanki sakız şişiriyorum gibi baloncuk çıkarmışım :)



Bu da benim ölmeden önce ki listem de yapılması gerekenlerden biriydi ; "su altında fotoğrafımın olması". Fotoğraf çekmek için özellikle Plajı tercih ettik hem buranın denizi berrak , hemde balıklarla iç içe yüzebiliyorsun.. Daha doğrusu buranın balıkları açlar galiba sürekli ayaklarımızı yiyorlardı :) yani yiyorlardı dediğim ayağınıza gelince bildiğiniz fark ediyordunuz insan ister istemez korkuyordu yoksa birşey yapacak halleri yok ya :)
Fotoğraflar " Seac waterproof " makine ile çekildi. Bana sorarsanız hiç mi hiç tavsiye etmem.Bir kere eski tip makine olduğundan çektiğin fotoğrafları göremiyorsun..Onu geçtim görüntü kalitesi hiç  iyi değil. Düşünsenize 27  poz veriyor ve sadece 4-5 tanesi güzel çıkıyor. Yani güzel dediğim işte yukarıdakiler gibi. Her ne kadar benim tipim komik olsada yapacak birşey yok bakmadan çekiyoruz olacak o kadar :)
Olur da "benimde su altında fotoğrafım olsun" diyorsanız Seac almayın derim çokta bulunmuyor galiba..Kodak'ın da var bence direkt ona yönelin.Hatta siz direkt profesyonel bir makine alın böyle dertlere girmeyin derim :)



Yaklaşık 4 saat denizde durduk :) O kadar güzeldi ki hiç çıkasımız gelmedi.. 
Eve gelip yemek yedikten sonra daha önceden gittiğimiz Rhosus Cafe'ye gittik. Ada hasta olduğu için Elif Teyzem onunla evde kaldı.Bizde Ben , Serhat , Fatoş ve Emre gittik. Giderken de baktık ki yollar karanlık ışıklar kesilmiş :) Aaaa olacak iş mi , hiç şaşırmadım ! :)

Hep beraber toplanmışız, bir yanda canlı müzik , bir yanda denizin sesi .. O kadar güzel bir ortamdasınız ki saatler geçse de burada böylece otururum dersiniz..


30 Ağustos Cumartesi günü..Sabah kalktığımızda ne oldu dersiniz ? Elektirik kesilmiş ve o elektrik kesintisi saat 17.00'a kadar sürdü. Düşünün biz uyandığımızda saat 11.00'dı..Neyse ki bugün sondu sinirimi bozamazdım..Sevgiliyle kahvaltı yapıp denize gittik. Denizden de sadece bir kere mi ne çıktık.. Ben çok üzgündüm, tatilin bitmesine mi yanayım , Pazartesi işe başlayacağıma mı :( Tatil iyi hoş güzel de şu son günler de pek bir üzülüyor insan.Oflamaya puflamaya başlıyor :(
 Denizden eve geldiğimizde hala daha elektrik yoktu Allahtan burada güneş enerji sistemi var da duş alma konusunda sıkıntı yaşamadık.
Yemek öncesinde gördüğünüz gibi Sevgiliyle dans ettik :) " Bu şarkı kalbimin tek sahibine" den girdik ardından bizim şarkımız "  ayrılmam istersen hiç yanından , çağırsan gelirim çok uzaklardan,eskiden korkardım yalnızlıktan,korkmam artık sen varsın"
Yemeklerimizi yedik ve vedalaşma anı geldi. Biz Adayla ağlamaya başladık. Şu vedaları hiç sevmiyorum gerçekten :( Çok hüzünlü oluyor ben zaten sulugözüm hemencik ağlıyorum =(

Uçağımız Hatay'dan havalanırken son bir kez aşağıya baktım ve dedim ki " Seneye görüşürüz Arsuz" 

Şimdi ; değerlendirmeye gelelim. Arsuz ; Bodrum, Marmaris , Antalya ,Çeşme gibi bir yerde olsaydı muhakkak ki tanınırdı. Ama ben belki hiç adını bile duymadığınız buranın elimden geldiğince tanıtımını yapmaya çalıştım.. Olur da Hatay'a veya İskenderun'a yolunuz düşerse burayı da gezebilirsiniz diye öneride bulundum..

Umarım sizlerde benimle birlikte buranın tadını doya doya çıkarmışsınızdır ?
Saygılar..

Önceki yazılarımı okumak isteyenler için ;

22 Eylül 2014 Pazartesi

Yeni Samsung Galaxy K Zoom, kamerayı odak noktasına koyuyor

Günlük hayatınızda, seyahatlerinizde ve en önemli anlarınızda size eşlik edebilecek, hem profesyonel bir kamera, hem de telefon özelliklerini bir arada bulunduran Samsung Galaxy K Zoom ile tanışmaya ne dersiniz?
Samsung Electronics, kamerasıyla öne çıkan yeni akıllı telefonu Galaxy K Zoom, gelişmiş dijital kamera teknolojisi ile Samsung’un Galaxy deneyimini bir araya getiriyor. Profesyonel kalitede görsel içerik üretme yeteneğine sahip, eğlenceli ve kullanımı kolay Galaxy K Zoom; kolay çekim, gerçek ışık özellikleri gerçek optik zum ve şık tasarımıyla kullanıcılara ihtiyaç duydukları mobil çözümleri sunuyor.
Kamerayı odak noktasına alan Galaxy K Zoom’un, profesyonel bir kameranın kontrol özellikleri ve fonksiyonlarını sunan gelişmiş teknik kamera sistemi bulunuyor. Galaxy K Zoom’un göz alıcı incelik ve şıklıktaki gövdesinde bulunan, kasa içinde gizlenebilen lens teknolojisi 10x optik zum yapabiliyor. Ayrıca 20,7 megapiksellik BSİ CMOS sensör, ultra net ve ayrıntılı görüntüler oluşturuyor.
Düşük ışık şartlarında mükemmel sonuçlar sağlayan cihaz, hareketin neden olduğu bulanık görüntüyü önleyen Optik Görüntü Sabitleyici (OIS) özelliğine de sahip. Bu özelliklerle, cihazla optik zoom yapıldığında ve düşük ışık ortamlarında bile canlı ve net fotoğraf ve videolar (Full HD) çekebiliyor. Ayrıca cihazın Xenon flaşı, LED’lerden daha parlak bir ışık vererek görüntü kalitesini artırıyor ve doğal bir parlaklık veriyor. Bu sayede yetersiz ışık olan yerlerde bile Galaxy K zoom ile çok daha net ve kaliteli fotoğraflar çekebileceksiniz.
Bu kadar gelişmiş kamera özelliğinin yanında bir çok fonksiyonu da entegre eden Galaxy K zoom’un en dikkat çekici özelliklerini sizler için derledim;
  • Hassas ışık ve netlik dengesi sağlayan  AF/AE (Otomatik Odak/Otomatik Pozlama) Ayrımı
  • Optimize edilmiş 5 farklı filtre ayarı sunan yeni nesil Pro Suggest moduyla; farklı bir filtre uygulaması kullanmanıza gerek kalmıyor!
  • Kullanıcılara selfie çekimlerini kolaylıkla zaman ayarlı olarak yapabilme imkanı veren Selfie Alarm sayesinde çok daha güzel selfieler çekebilirsiniz.
  • Hareketli bir nesneyi odaklanarak ve net bir şekilde çekmek için geliştirilen nesne izleme özelliği ise, sizin için özel olan her “an”ı yakalayabilirsiniz!
  • Galaxy K zoom, bir Galaxy akıllı telefondan isteyebileceğiniz bütün özelliklere sahip. Bu özelliklerden Ultra Enerji Tasarrufu Modu pil tüketimini asgari düzeye indirerek yoğun bir gün içerisinde yaşayabileceğiniz şarj problemini de çözüyor.
  • S Health Lite kişisel fitness koçluğu yapıyor ve formunuzu korumanızda size yardımcı oluyor.
  • Studio uygulaması ise fotoğraf ve videoların kolaylıkla düzenlenmesini sağlıyor.

Bu teknik özelliklerin yanı sıra Galaxy K zoom’un tasarımı da oldukça güzel. Kompakt tasarımı sayesinde, üst düzey taşınabilirlik sunan Galaxy K zoom’un ergonomik kavrama özelliğinin yanı sıra şık ve özgün hatları, yumuşak ve rahat bir kullanım hissi veriyor.

Galaxy K zoom hakkında detaylı bilgi almak için http://www.samsung.com/tr/consumer/mobile-phone/galaxy-camera/galaxy-camera/SM-C1110ZKATUR adresini ziyaret edebilirsiniz.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

19 Eylül 2014 Cuma

Guguklu Saatten Ninniler'den Kitaplı Mim

Neredeyse 1 ay önce gelen bu MİM'i daha yeni yanıtlama fırsatı buldum bu yüzden öncelikle Guguklu Saatten Ninniler den özür diliyor cevaplamaya başlıyorum.

1- Çok kitaptan oluşan seriler mi ya da tek kitaplar mı?
Her ikisi de :) Ama bir taraf illa ki daha ağır basacaksa seri kitaplar… Hoşuma gidiyor. Bir sonra ki serisini heyecanla bekliyorsun falan:)

2-  Sadece kadın yazarları mı yoksa erkek yazarları mı okumak?
Genelde okuduklarımı düşününce erkek yazarlar :)

3- Kitapçıya gidip kitap almak mı internet üzerinden kitap almak mı?
Eskiden kitapçıdandı ama şu anda internetten..
Artık hepimizin elinin altında internet var tavsiye edilenleri veya istediğim kitapları bir tıkla alıyorum..

4-Film olan kitapları mı dizi olan kitapları mı?
Kitapla aynı ne film gidiyor ne dizi .. Belli bir süreden sonra “benim okuduğum daha farklıydı “ diyorsun bu yüzden sevmiyorum. Ama illa ki olacaksa da film olsun. Filmler biraz daha kitabı yansıtıyor.Diziler uzatmak için elinden geldiklerini yaptıkları için tadı kaçıyor. Mesela bir Aşk-ı Memnu gibi tadında bırakılmıyor :) Örnek : Yaprak dökümü

5- Günde 5 sayfa kitap okumak mı yoksa haftada 5 kitap mı?
Ben günde 5 sayfa kitap hiç okumadım. Okumaya başlayınca bayağı bir gidiyorum.Bence Hafta da bir kitap uygun .Malum çalışan insanlar olunca yorgunluktan insan fırsat bile bulamayabiliyor.

6- Profesyonel bir yazar olmak ya da profesyonel bir yorumcu olmak?
Yazar olmak kim istemez ki :) Ama yorumculuk sanki bana göre daha iyi.. Hatta bir keresinde tiyatro oyunu oynamıştık ilkokulda orada bile “ eleştirmen”dim :)

7- En sevdiğiniz 20 kitabı tekrar tekrar okumak mı yoksa hergün daha önce okumadığınız yeni bir kitabı okumak mı?
Aynı kitabı tekrar tekrar okumak bana göre değil . Farklı farklı kitapları okumayı daha çok seviyorum..

8- Kütüphanede çalışmak mı kitap satıcısı olmak mı?
Kütüphanede çalışmak :)
Çalıştığım yerden dolayı sessizliği o kadar özlüyorum ki..

9- Favori türünüzden kitaplar okumak mı yoksa favori türünüz hariç  diğer her türden kitaplar okumak mı? (Çevirini bozukluğu için hepinizden özür diliyorum. Orjinal metin: Only read your favorite genre, or every genre except your favorite? )
Farklı türleri seviyorum ama sanırım daha çok fantastic ve bilim kurgu hayranıyım.

10- Sadece fiziksel kitap kopyalarını okumak mı yoksa sadece e kitap okumak mı?

Elbette fiziksel olması.. O kitabı hissetmen lazım..

                                               Teşekkürler..

17 Eylül 2014 Çarşamba

Arsuz Tatili Part 4

25 Ağustos Pazartesi..Bir gün önce doğum günü ardından tabu derken hem yorgunluk bir yandan hemde geç yatmanın etkisiyle gözümü açtığımda saat 13.30'a geliyordu. Bayağı da iyi uyumuştum üzerimde ne yorgunluk vardı ne de uykusuzluk :) Tatil benim için öncelikle uyku sonrasında ise deniz demek..Hayranım tatil de bile erken kalkan insanlara. Sabahın 7'sinde 8'inde kalkıp yola koyulan , denize giden, gezen onlara hayranlığım gerçekten bir hayli fazla...İki haftalık tatilim boyunca sabahın köründe kalkıpta denize gitmek bir türlü nasip olmadı :).Uyku daha tatlı geldi ne yalan söyleyeyim :)


Denize gittiğimiz de saat 16.00'a geliyordu ve bugün deniz mükemmeldi. İlk defa geldiğimden beri böyle bir denizle karşılaşmıştım. Çarşaf gibi derler ya o misal. Su sıcak, deniz de tek bir kıpırdama bile yok,denizden çıktığında üşümüyorsun.. sanırım 3 saate yakın deniz de kaldık. Bu süre içerisinde sadece çıktıysak su dan iki kere çıkmışızdır ve çok kısa süre sonra denize tekrar atlamışızdır.
Saat 19.00'a geliyordu güneş bile batıyordu biz hala daha denizdeydik. Akşam yemeğe dışarı çıkacaktık bana kalsa ben daha 8 e kadar bile dururdum ama malum hazırlık yapmamız gerekiyordu. Kalabalıkta olduğumuzdan hazırlığımız 1 saate yakın sürüyordu.





Denizin keyfini sürerken Elif Teyzem'in " Telefonu getiriyim de Selfie çekelim " demesi üzerine hep beraber bir toplanmaca yaşadık :) Teyzem'in telefonu dikkatli dikkatli getirmesi , Serhat'ın elini silkeleyerek kurutması ve sonra hep beraber Serhat'ımın arkasına tedbirli geçmemiz. Görmeniz lazımdı. Telefona birşey olacak diye bir yandan ödümüz kopuyor bir yandan da fotoğraf çekme derdine fotoğraf karesine sığmaya çalışıyorduk..
Sonuç yukarıda ki fotoğraflar da görüldüğü gibi hoş bir "özçekim" oldu :)


Akşam yemeği için bu sefer dışarı çıkmaya karar verdik.Bugün ki durağımız " Dönerci Ali Usta'nın yeri".. Arsuz çarşısına doğru ilerliyoruz , yolun bitimine yakın (Hemen Migros'un yanında)  solda kalıyor. Gelenin gidenin haddi hesabı yok o derece ünü'nü salmış.Kimimiz Dürüm arasında Tavuk Döner , kimimiz Dürüm arasında Et Döner söyledik ve içecek olarakta Ayran siparişi verdik..
Yemeklerimiz çok geçmeden geldi ve ben bu dönerin lezzetini size an-la-ta-mam..! İstanbul'da ki dönerler nasıl etini,patatesini koyuyor o şekilde kuru kuru getiriyor. Burada etini ,soğanını veya ek ne koydurmak istiyorsanız söylüyorsunuz , onlar size getirirken dönerin altına küçük bir poşetle getiriyorlar.İlk kez yediğim zaman"Allah Allah bu poşete ne gerek var "diyordum alışmışım ya İstanbul'da ki kuru dönerlere,yedikten sonra anladım ki  içine farklı bir sos koyuyorlar o kadar lezzetli ki hem yemeğe doymuyorsunuz hemde yerken bildiğiniz poşete doğru dönerin suları akıyor. Dönerci Ali Usta bu konuda gerçekten çok başarılı ama bu bölge de ki sanırım bütün dönerciler hepsi aynı şekil yapıyor ..
Fiyatı da uygun 8 kişi için toplam 50 TL. 
 Benden bir tavsiye.!! İskenderun'a veya Arsuz'a gelirseniz döner yemeden katiyen gitmeyin derim. İçinizde kalır yoksa :)

26 Ağustos Salı günü.. Bugün evimize misafir gelecekti ve en geç 11.00'da uyanmamız gerekiyordu. O kadar uykuluydum ki 11.00'da kalktım gidip kahvaltılıkları çıkardım sonra tekrar yattım bir baktım saat 12.00 olmuş. Bu sırada kahvaltıyı hazırlıyordum ki,Emre'nin uyandığını Serhat'ın yattığı odaya doğru ilerlediğini gördüm. Hemen peşine gittim baktım yatağa yatmış Sevgilime bakıyor ardından " Toprak olur taş olurum yoluna yoldaş olurum  " şarkısını söylüyor =D Uyandırma servisinin söylediği şarkı çok hoştu yalnız daha 7 yaşında bir çocuktan bahsediyorum.. Sonra baktı ki Serhat uyanmıyor " Ben sana dedim sen dinlemedin oyunlara geldin ooo ananı niyolay ye ye " şarkısını söylemeye başladı. Serhatta o sırada uyandı beraber şarkı söylemeye devam ettiler. Ailecek güzel bir kahvaltı yapıp,misariflerimizi beklemeye başladık.


 Misafirlerimiz geldiğinde saat 14.00'a geliyordu. Bir tanışma faslı , öpüşme faslı derken Serhat'ımla birlikte denize gitme hazırlığına başladık.Tatilimizin bitmesine 4 gün kalmıştı en azından 1-2 saatte olsa denize gidelim dedik.Deniz dün ki harika değildi ama çokta kötü değildi. Geçen sene sürekli plaja gidiyorduk ama bu sene sadece bir kere gittik.Neyse onu son part'a sakladım :) Sevgiliyle 2 saat boyunca deniz kenarında kaldık.Döndüğümüz de yemekler yenmişti bizde hemen duşa girip yemeklerimizi yedik ve ardından kapı önüne çıkıp güzel bir kahve içtik. " Haydi Selfie" dediler. Sıfır makyajlı , saçlar ıslak, sandalye tepesine çıkarak çekilen bir Selfie oldu.Ben bir komik çıkmışım ama olsun napalım benim adım hıdır elimden gelen budur.Nokta..! :)


Sevgilim bileklik bakacağını söyledi ve evimizin bir önü değil onun önünde bulunan fuara daha yeni gitmek nasip oldu :) Arsuz Fuar'ı ben ilk gittiğim seneden beri var. Hatta daha önce ki blogum da da yazmıştım eniştemin yiğeni ile orada tanışmıştım. Beraber çorap satıyorduk :) Açıkcası çokta eğleniyorduk.Akşam saat 19.00 gibi başlıyor saat 00.00-00.30 gibi bitiriyorduk.Sonrasında ya beraber birşeyler yiyor yada birbirimizde kalıyorduk. Ne günlerdi be neredeyse 10 yıl öncesinden bahsediyorum..O zamandan bu zamana fuar değişmiş. Yine takı, toka , tekstil, hediyelik eşyalar v.s. çokca var ama eski havası yok ve eskisi gibi çokta gözüme çarpan güzel şeyler yoktu.Bu benim fikrim.İlk defa gidenler için güzel gelebilir ama ben eski havasını bildiğim için bana eskisi gibi cazip gelmedi.Hatta sadece öylesine bakındık ve çıktık. Çıkmadan önce de Ben Sevgilim ve Emre Basketbol atışı yaptık ve Langırt oynayarak eve döndük.Çocuklar için zıp zıp , langırt, masa hokeyi , basketbol gibi bir çok şey var..


Bugün yine akşam Ece , Alara ve İpek'le takıldık.Zaten hep beraber son dışarda takılışımız oldu :(
Bizi Joker Cafe'ye götürdüler.Arsuz çarşısından ilerliyoruz yolun bitimine yakın Edem Dondurmacısı var onun hemen yan sokağında.. 
Yol kenarında bulunan Cafe , dışarıdan bakıldığında gece kulubü imajını veriyor..Karanlık ve hafif loş ışıklarla süslenmiş.Koltukların desenleri çok hoş..Alkollü alkolsüz içecekler , nargile ve bir çok çeşit yiyecekte bulabilirsiniz.. Tek sorun çok esmemesiydi. O gün hava sıcaktı ve cafe deniz kenarı gibi bir yerde olmadığından resmen şıpır şıpır terliyorduk.Soğuk birşeyler içtik sohbet muhabbet koyulaştı derken elektrik gitti :) Elektrik gidince daha bir sıcak olmaya başladı ve bizde kalktık.Dönüşte Leydi'ye uğrayıp dondurma aldık.Bu sefer Kağıt Helva arasında dondurma yedim. Yedim yemesinede çok büyük geldi ya :) ye ye bitmiyor. Herkes dondurmasını bitirdi ben hala yemekle uğraşıyordum.

27 Ağustos Çarşamba.. Evet bugüne ait hiç fotoğraf yok ama kısaca şunu söylemek istiyorum :) Bugün hava kapalıydı ve denize gittik. Gidiş o gidiş denizden çıkamadık o kadar esiyordu ki suyun sıcaklığı sayesinde denizde durabiliyorduk. Bir de Sevgilim dahil , Ece,Alara,İpek,Ali almışlar deniz yatağını gitmişler gözden uzaklara.. Bakıyorum o kadar uzaktalar ki, nasıl gelecekler diye düşünüyordum.Ada " Yağmur abla kaldılar gelemiyorlar" diye üzülmeye başladı. Allah'ım yardm et diyerek yüzmeye başladım. Normal şartlarda olsa derine gitmesine giderim ama ne olur ne olmaz kramp falan girer diye tekrar geri dönerim.Allah duydu da sesimi yorulmadan nasıl çıktım anlamadım bile :) Gittiğimde  Sevgilim" aşkım sen nasıl geldin" dedi. " Geldim işte bende bilmiyorum hadi kıyaya gidelim " dedim. Ece "ya biz geliyorduk ki zaten" dedi. " Hee siz geldiğinizi zannediyordunuz dalga sizi o kadar sürüklüyordu ki bu tarafa geleceğinize ileri gitmeye çalışıyordunuz " dedim.Hep beraber kıyıya doğru çıktık.Denizin içinde 3 er grup olduk, karşı taraf bize bir şarkı buluyordu. Suyun altında o şarkıyı söyleyip takımımıza bildirmeye çalışıyorduk :) Çok komik şeyler çıkıyordu ortaya denemenizi tavsiye ederim ama tabi ağzınıza su kaçırmamaya çalışın sonrasında tıkanıp kalıyorsunuz :) Ben şarkının başının getirip gerisini gülmeyle geçirdiğim için bizimkiler pek bişey anlamıyordu ...Artık hava iyice kapamıştı dışarı çıkmaya bile korkuyorduk o kadar esiyordu ki. Nitekim Serhat çıktı ve havlu bulmaya çalışırken " dondum dondum " diye tekrar denize girdi =D  Evin yolunu tuttuk Serhatta bende hapşırmaya başladık.Şifayı kaptık dedim :( Son bir kaç gün kalmıştı onda da inşallah burnumuzdan gelmez diye dua ediyorum...
 O gün yine BJK-ARSENAL'ın maçı vardı tam ilk yarıyı izlerken yine elektrik gitmez mi =D Hepimiz sabrımızın son sınırına gelmiştik artık radyo madyo dinleyerek maçı bitirdik sonuç hüsrandı =( 
Elektrik geldikten sonra sessiz sinema oynadık :) Ben , Serhat, Ali ve Alara,Ece,İpek bir takımdaydık. Biz yendik ve saat neredeyse 04.30'du yattık..

Son yazım da görüşmek üzere :)
Şimdilik Hoşkalın

Saygılar..

10 Eylül 2014 Çarşamba

Arsuz Tatili Part 3

     Arsuz da ilk hafta sonumuz  ve geriye 1 haftamız kalmıştı. Tatil de zaman ne kadar çabuk geçiyordu durdurabilene aşk olsun :(

23 Ağustos Cumartesi günü Sevgiliyle birbirimize bakıyorduk "denize gitsek mi gitmesek mi " diye. Sevgilinin gitmeye niyeti yoktu paşam tatil de bile " The Walking Dead" izliyordu..Normalde burada yaşayanlar hafta sonu çok kalabalık olduğundan denize gitmezler.Doğruya doğru. Daha önceki senelerde hafta sonu deniz'e gittiğimde iğne atsan denize düşmez duruma geliyordu :) Ben yine kalabalık olmasını göze aldım ama midem ve karnım ağrıyordu bu yüzden denize gidipte hem mikrop kapmaya niyetim yoktu hemde bir şey olduğunda koştur koştur eve gelme gibi bir durum olmasını da istemiyordum.Bu durumda evde kalmaya karar verdik ve bizim minnoşlarda evde kaldıklarından onların havuzunu çıkardık onları izledik.


Bende de böyle bir havuz var :) Bu kadar küçük değil benimki , enlemesine çok geniş olmasa da boylaması bayağı büyük.Bir keresinde Acıbadem'de oturduğumuz zaman Serhat'ımla daha tatile gitmemize çok vardı ve sıcaklardan da bunalmıştık havuzu şişirttik o evde kocaman bir teras olduğu için terasada koyduk havuzu sonra çocuklar gibi içine girdik keyfini çıkardık. Gülmeyin :) Ne yapalım ruhumuz çocuk ruhlu...



Teyzeme de daha önce söylemiştim " bende ki havuzu getireyim mi " diye " bizde bir tane büyük bir havuz var gerek yok getirmene " demişti. Fakat çocuklar içine girince Teyzem "Biz bunu en son 2 sene önce kullandık gözüme büyük geldi.Tabi normaldir bizim çocuklar o zamanlar küçükmüş şimdi baksana "dedi :) Benim havuz olsaydı 4 kişi kesin ama kesin sığardık..
Ev klimalı ,dışarısı sıcak , ee Sevgili dizi keyfinde bende sıkıldım , girdim çocukların yanına ferahladım :) Şaka yapmıyorum. Tabi ben girince hareket edecek yer kalmadı ama olsun biraz da olsa o küçücük havuzun keyfini çıkardım.Teyzemlere " Teyze şuraya bir yere havuz yaptırın bari haftasonları havuza girelim " dedim :) Bakalım öyle bir plan var ama şimdilik daha askıda.




Çocukların su eğlencesi bitmeye yakın Sevgili filmini bırakıp yanıma geldi. " Sıkıldım Aşkım ya üzüm mü toplasam ne yapsam " dedi.  Teyzem " İyi olur Yarın Ada'nın doğumgünü için gerekiyordu zaten" dedi. Bir tas bir makas bir de merdiven verdik. Sevgili ağaç tepelerine çıktı :)

Cumartesi günü akşam bir ara Sevgiliyle alışverişe gittik ama bu alışveriş ev içindi. Ben de pek bir halsizdim yürümeye bile mecalim yokken yine de o yolu iyi yürüdüm dönüşte de birer dondurma yiyip ev yolunu tuttuk.





24 Ağustos Pazar günü Adacığımın Doğumgünüydü. 10 yaşına bastı minnoşum elimde büyüdü sayılır..Teyzemin bazen işi olduğu zaman ben bakardım uyumaz,uyutmaz,ağlar ağlayınca susmaz.Bana " mamu" , biberona " biba " , patatese " pitiba" :) derdi..İlginç bir çocuktu. Ablası Ece'de hiç o kadar sıkıntı yaşamadım. Uslu , uysal, aklı başındaydı ama bu tam tersi çıktı :)
Gün boyu yine evdeydik akşam için hazırlık yapıyorduk ki elektrik gitti :) Hiç şaşırmadık ama böyle bir günde gitmesi insanı üzüyordu Allahtan Ada dışarı da ki süslemelerle meşguldü de fark etmemişti..


Ada ve ben bir gün öncesinden saçlarımızı örmüştük. Tabi ki ben Ada'nın ki gibi hepsini teker teker ve tepeden örmedim. Ben bir kaç tutam aldım , ördüm ve yattım. Ertesi gün akşama kadar da o şekilde saçlarım örük örük durdum :) Elektrik geldikten sonra  hemen giyindim, makyaj yaptım ve saçlarımı açtım. Bizimkiler " Kuaförden çıkmış gibi duruyor " dediler :) 




Belli olmayan bir aile Selfiesi :) Aslında fotoğrafta bir çok kişi var ama karanlık olduğu için Ben, Serhat, Ada ve Ali çıkmış :)








Fotoğraf işini Serhat'ım çok daha iyi beceriyor valla :) Bu yüzden makine hep Sevgilimin elindeydi ama gecenin sonlarına doğru Fatoş Teyzem aldı :)


Eveeeet Teyzem " Hadi Pastayı keselim " dediği anda elektrik kesilmez mi .. Ada yavrum ağlamaya başladı. Biz hepimiz köşe bucak bir yerlerde oturduk kimbilir ne zaman gelecek dedik. Aksilik oldukça üst üste olacak ya o sıra da Ece'nin kafasına da Çekirge gelmez mi . Ece " Anne Anne" diyor  Elif Teyzem o sırada onla ilgilenirken oradan Elif Teyzem'in kafasına atlıyor. Yanlarında da ben vardım ben hemen kaçtım zaten =) Fatoş Teyzem Elif Teyzemin kafasından aldı çekirgeyi aşağıya attı. Ada iyice panik atak oldu :) Ağlayarak eve girdi :) Ardından biz gençler ve küçük çocuklar da eve geçtik. Öyle bir süre bekledik. En son o kadar insanı eve çağırıp pastayı o şekilde keseriz diye düşündük ki elektrik geldi.Hepimiz nasıl seviniyoruz. Elif Teyzem kapıdan içeri girdi"Çabuk çabuk pastayı keselim tekrar gitmeden " dedi. Biz bir o yana bir bu yana koşturmaya başladık ve hayırlısıyla pastayı kestik :)




Pasta kesildi kesilmesine hatta herkes yemeğe bile daldı. Sonra " haydi oynayın " dediler. Saat kaçta oynamaya başladık bilmiyorum ama gece saat 00.30'du biz hala daha oynuyorduk.


Ankaranın Bağları mı oynamadık ;


Salsa mı yapmadık ,


Danza Kuduro 'da daha önceden otelde öğrendiğimiz koreografiyi mi yapmadık ,



Civciv dansı mı yapmadık ,

"Bu şarkı kalbimin tek sahibine " şarkısında dans mı etmedik :)

Apaçi mi oynamadık , harlem shake mi oynamadık , pop müzikle mi kopmadık , oryantel mi oynamadık , damat halayı mı oynamadık. Zaten geceye biz bayanlar topuklularla ve açık saçlarla başladık dans etmeye başladığımız zaman sandaletleri giydik ve saçları topladık.

Hani 7'den 70 ' e derler ya hep beraber çoluk çocuk genç orta yaşlar herkes bize katıldı ve orada kimsenin de böyle doğum günü olmamıştır. Fatoş Teyzem " Emrenin doğum gününe de gel " dedi Serhat'a :) Allah'tan Sevgilim çocukları seviyor ve onlarla ilgilenmekte hoşuna gittiği için ortaya çok eğlenceli şeyler çıkıyor...Çocukları sevmek ayrı birşey ama çocuklarla ilgilenmek apayrı gerçekten. Ben çocukları severim , ilgilenirim de ama belli bir yere kadar. Zaten Serhat olmasaydı ben sadece 1 saat onları oynatır bırakırdım ama Serhat sayesinde 3-3.5 saat sürmüştür. Ben kendim kenara geçip dinlendiğim zaman bile Serhat çocuklarla dans ediyordu :) Bu adamdan iyi Baba olur. Net :)

Üstüne üstlük o günün yorgunluğunun üzerine akşam Ece, Ben, Ali , Serhat,Alara,İpek Tabu oynadık.Kırmızı ile işaretlediğim yani benim olduğum takım yendi :) Çok çekişmeliydi ama görmeniz lazım saat 04.00 olmuş biz hala daha birşeyleri anlatma derdindeydik :)

Diğer yazım da görüşmek üzere şimdilik Hoşçakalın :)

Saygılar.




Share